Logos kelimesi hakkında esasen tam bir bütünsel anlam oluşmamıştır. Çünkü bu Yunanca kelime pek çok farklı filozof tarafından değişik şekillerde tanımlanmıştır. Fakat burada en temel tanımını esas alıyoruz. O da, ussal kavrama demektir. Logos kelimesi antik Yunan'a göre ussal kavrama, yani us ile kavrama anlamında idrak edilmiştir. Günümüzde ise logos (loji) kelimesi, bilim olarak nitelendiriliyor. Buradan yola çıkarak, mitoloji için efsane bilimi de diyebiliriz.
Yunanca mitos (mythos) kelimesi Türkçede mit veya mitler şeklinde telaffuz ediliyor.
Mit kavramı, antik çağlarda yaşamış olan milletlerin ilahlarının ve kahramanlarının yaşamlarından genel bir şekilde bahseden hikayelerdir. Her milletin kendine özgü mitolojisi bulunmaktadır. Mitolojik hikayeler ve destanlar, temsil ettikleri milletin birer aynası gibidir. Bunlar her ne kadar milletten millete farklılık gösterse de pek çok ortak ve benzer yönleri de bulunmaktadır. Mitolojilerde geçen hikayelerin hepsinin hayal ürünü olduğu da söylenemez. Bunlar içerisinde oldukça fazla gerçek olaylar, hikayeler de vardır.
Birçok mitolojide geçen tufan olaylarının, yapılan kazı çalışma ve araştırmaları neticesinde doğrulukları ispat edilmiştir. Bunlarla birlikte milletlerin nasıl bir hayat sürdüğü hakkında da çeşitli ve önemli bilgiler içeren kaynaklardır. Şunu da söylemek gerekir ki; mitolojiler hiçbir zaman bulunduğu toplumlarda dini bir kitap hüviyeti kazanmamıştır.
Mitolojinin Ve Öğelerinin Oluşma Nedenleri
Mitoloji, bazen unutulmuş olaylara bazen de bilinçaltı ve hayal gücüne bağlıdır.
Antik dönemlerde insanların tabiatla, üstün güçlerle, düşmanla mücadelesinde hayal yoluyla ortaya koyduğu eser, söylediği söz, takındığı tavır, mitolojinin oluşumunu sağlamıştır.
Mitoloji, genellikle bazı yaratılış hikayelerini konu edinir.
Bir kültürün, dünyanın nasıl oluştuğunu, bir şeyin nasıl yaratıldığını ve bunlara yönelik inançları açıklayan özelliklere sahiptir.
Mitolojik öğelerin (değerlerin) ortaya çıkmasında insanın, dünyanın yaratılışını sorgulaması vardır. Sonunda dünyadaki tüm varlıkların kendiliğinden ortaya çıkamayacağını ve bunların bir yaratıcı tarafından yaratıldığını kabul eden efsanevi hikayeler ortaya çıkmaya başlamıştır.
Başlıca mitolojiler arasında Mezopotamya efsaneleri önemli ve ayrı bir yer tutmaktadır. Antik çağ devletlerinden biri olan Sümerlere ait Gılgamış Destanı bu sebeple ön plana çıkar. Gılgamış Destanı, tarihteki ilk yazılı destan olma özelliğine sahiptir. Aynı zamanda 56 adet kil tablet üzerine çivi yazısı ile yazılmıştır. Ölümsüzlüğü arayan bir hükümdarın hikayesinden bahseder.
Gılgamış Destanı, antik çağ halklarından biri olan Sümerlerin günlük yaşamları hakkında bilgi verme, tarihin ilk yazılı destanı olma ve tek tanrılı üç dinin kitaplarında yer alan 'Tufan' hikayesinin, benzer şekli ile 4.000 yıl önce kil tabletlere yazılmış olması sebebi ile büyük önem taşımaktadır.
Destana konu olan hükümdar Gılgamış, gerçekten yaşamış ve Mezopotamya'daki Uruk kentinde hüküm sürmüştür. Destan, Gılgamış'ın ölümünden yaklaşık bin yıl sonra yazılmış ve günümüze kadar ulaşmıştır.
Milli Bir Unsur Olarak Türk Mitolojisi (Destanları)
Evrensel mitolojiler arasında şüphesiz ön plana çıkan önemli destanlardan biri de Türk milletine aittir. Bu anlamda Türk mitolojisi, zengin kaynaklara sahiptir.
Türk mitolojileri sırasıyla şunlardır:
- Yaratılış Destanı
- Alp Er Tunga Destanı
- Şu Destanı
- Oğuz Kağan Destanı
- Bozkurt Destanı
- Ergenekon Destanı
- Türeyiş Destanı
- Göç Destanı
- Satuk Buğra Han Destanı
- Manas Destanı
- Cengiz Han Destanı
- Danişmend Gazi Destanı
- Köroğlu Destanı
Türk efsaneleri arasında en önemlilerinden birisi Türklerin atası olan Oğuz Kağan'ın diğer adıyla Tanrıkut Mete'nin doğuşu, gençliği, kağan oluşu ve Türk birliğini kuruşunu anlatan Oğuz Kağan Destanı'dır.
Bu destanın orijinal Uygur harfleriyle yazılmış özgün nüshası Paris Kütüphanesi'nde bulunuyor. Bugün elimizde Oğuz Kağan Destanının üç farklı çeşidi bulunmaktadır.
XIII ve XVI. yüzyıllar arasında Uygur harfleriyle yazılmış ve İslamiyetten önceki dönemi yansıtan versiyonun, ilk örneği temsil ettiği söylenebilir.
XIV. yüzyılın başında yazıldığı bilinen Reşideddin'in Cami üt-Tevarih adlı eserinde yer alan Farsça Oğuz Kağan Destanı ise İslami versiyonlarının ilkini temsil etmektedir.
Oğuz Kağan Destanının üçüncü versiyonu ise XVII. yüzyılda Ebu'l-Gazi Bahadır Han tarafından yazılan Şecere-i Terakime adlı eserinin içinde yer alır.
Oğuz Kağan Destanı;
Ben sizlere oldum kağan,
Alalım yay ile kalkan,
Nişan olsun bize buyan,
Bozkurt olsun bize uran,
Demir kargı olsun orman,
Ay yerinde yürüsün kulan,
Daha deniz, daha müren,
Güneş tuğ olsun, gök kurıkan.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder