9 Kasım 2017 Perşembe

Çağdaş İran Şiiri Ve Füruğ Ferruhzad

İran için 1977-78 yılları seküler ve istibdad anlayışına sahip bulunan şahlık rejimine karşı bir takım isyan hareketlerinin ortaya çıktığı yıllardır. Tebriz, Kum, Isfahan, Şiraz, Tahran ve Meşhed gibi büyük vilayetlerde bu isyanlar iyice belirgin hale gelmiştir. Bu toplumsal infiallerin pek çok alanda yansımaları olur. Bunlardan biri de kadim İran edebiyatında kendisini o dönemde göstermiştir. Klasik Fars edebiyatının asırlık aruz kalıpları da bu dönemde kırılmaya başlamış, bir çeşit edebi dönüşümlerde ortaya çıkmıştır.

Geleneksel edebiyatı yenilikleri ile sarsan ve bu dönüşüme öncülük eden İranlı şair Nima-i Yuşic.dir. 1920-1940 yılları arasında İran edebiyatında bıraktığı etkilerle bu işe öncülük etmiştir ve yeni şiirler 'Nimai şiir' olarak anılmaya başlanmıştır. Yaşanan değişimlerde sadece şiirin şekli değil, içerik ve konuları da aynı değişimden nasiplerini almıştır.

İran şiirinde ilk yenilik hareketleri her ne kadar Kaçar hanedanı döneminde başlamış olsa da, ciddi anlamda 1906 yılında İran Meşrutiyeti ile birlikte daha somut bir hale gelmiştir.
Biraz önce belirtildiği gibi İran şiirine gerçek dönüşümü yaşatan Nimai Yuşic oldu.
Nimai Yuşic aruzları tamamen dışlamadan, dizelerin uzunluk ve kısalıklarında şairi özgür bırakan bu anlayışı, mücadele ederek İran şiirine getirebilmiştir. Bu süreçte elbette gelenekçiler tarafından şiddetli baskı ve eleştirilere maruz kaldıysa da, yenilikçi şairler tarafından büyük de bir destek görmüştür.
Nima'ya göre kafiye gerçek şahsiyetini yeni şiirle kazanmıştır. Ona göre; 'tek bir dize kimi zaman yalnız başına bir anlamı ifade edebilir ve kendinden sonraki dizeye ihtiyaç duymayabilir.''

Nima'nın öncülük ettiği yeni akımın, serbest şiirin İran'daki diğer önemli temsilcileri ise; 'Mehdi Ehevan Salis, Sohrab Sepehri, Ahmed Şamlu, Nusret Rahmani,Muhammed Zuher, Huşeng İbtihac, Siyaveş Kisra ve Füruğ Ferruhzad' olmuştur.

Bu süreçte mısraların aruza dayanmasını savunan gelenekçiler ile kullanılan kalıpların artık yetersiz kaldığını savunan yenilikçiler, iyice belirgin gruplar haline gelmişti.

Çağdaş İran şiirinin öncüsü olan Nima Yuşic, yeni şiirin değerlerini oluştururken, bir şairin sahip olması gereken özellikleri de şöyle sıralamaktadır:
''- Şair, hangi tarihte yaşadığını ve içinde yaşadığı toplumun kendisinden neler istediğini bilmelidir. Buna şairin tarihi görevi denir.
-Şair, yaşadığı muhiti teşkil eden şeyleri bilmelidir. Buna şairin coğrafi görevi denir.
-Şair, ufku geniş ve özgür olmalı, hiçbir felsefi ekole bağlanmamalıdır. Buna şairin sosyal düşünce görevi denir.
-Şair, halkının hangi edebi dönem içinde bulunduğunu bilmelidir. Hem şekil ve kalıpta hem de içerikte dönem edebiyatının temsilcisi olmalıdır.''

Nima'ya göre şair, duygu ve düşüncelerini sembolik olarak ifade etmelidir.
Yeni İran şiirinde karamsarlık, kızgınlık, nefret, umutsuzluk kavramları çok işlenir ve günümüz dünyasında yaşanan her şey çağdaş İran şiirine de birebir yansır. Benzetmelerin yerini istiare alır. Okur birinci istiareyi anlamaya çalışırken karşısına ikincisi çıkıverir.




İran'ın Kadın Şairi Füruğ Ferruhzad

Füruğ Ferruhzad 5 Ocak 1935'te Tahran'da dünyaya gelir. Füruğ, şiir yazıyordu. Onun hayatını şekillendiren belki de en önemli olaylardan biri 1951'de ailesinin isteği üzerine kuzeni Perviz Şapur ile evlenmesidir. Evlendiğinde 16 yaşındaydı. Bir yıl sonra da oğlu Kamyar doğar. Fakat çok geçmeden, şiddetli geçimsizlik nedeniyle 1954 yılında kocasından boşanır. İran kanunlarına göre boşanan kadının çocuğunun velayeti kocasına veriliyordu. Bu sebeple Füruğ Ferruhzad belki de hayatının en büyük acılarından birisini yaşadı ve ölene kadar bir daha oğlu Kamyar'ı göremedi.




Bir roman yazarı tarafından film yönetmeni olan İbrahim Gülistan'a Füruğ'un kendisi tanıtılır. Füruğ, Gülistan'ın asistanı olarak görüntü yönetmenliği de yapmaya başlar. İlerleyen dönemde Füruğ, İbrahim Gülistan'a aşık olur. Fakat bu hiçbir zaman yaşanmamış ve gerçekleşmemiş bir aşk olarak İran halkının dilinde dolaşıp durur.
Füruğ'un bazı şiirlerini de İbrahim Gülistan için yazdığı İran'da sıkça anlatılıyordu.

''Gel ey erkek, ey bencil varlık,
Gel, kafesin kapılarını aç,
Beni ömür boyu zindanda tutmuşsan eğer,
Bari bir anlık serbest bırak.''

Hem arkadaşı hem de bir nevi patronu sayılan İbrahim Gülistan, Füruğ Ferruhzad için bir keresinde şöyle diyordu: ''O, tıpkı bir öğrenci gibi kendi çabalarından etkilenmişti. En büyük etkiyi kendi kendine veriyordu. Onu asla üretken olmadığı bir halde görmedim. O. böyle biriydi.''

'' Seviyorum onu
Tohumun ışığı sevdiği gibi
Tarlanın rüzgarı sevdiği gibi
Kayığın dalgayı sevdiği gibi
Kuşun yüksekleri sevdiği gibi
Seviyorum onu
Aşk ne ile
Ebedileştirilebilir?
Hangi öpücükle, hangi dudakla
Yok olup giden ben gibi
Günler gibi
Mevsimler gibi...''

13 Şubat 1967'de Tahran'da kendi kullandığı araçta bir trafik kazasında henüz 32 yaşındayken hayatını kaybeder ve geriye sadece acılar ve duygularla yüklü bir hatıra bırakır.

(Füruğ Ferruhzad evlatlığı ile)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Türk Uygur Edebiyatı - 2

Türk-Uygur Edebiyatını incelemeye devam ederken, Uygur yazarlarından, şairlerinden ve Uygur halk edebiyatının belki de en güzide yapıtı olan...