5 Kasım 2017 Pazar

Türk Edebiyatının Unutulan Yüzü Çağatay Edebiyatı

Türk edebiyatının en zengin dallarından birini divan edebiyatı oluşturuyorsa hiç şüphesiz buna en önemli katkılardan birini sağlayan da Çağatay edebiyatıdır. Çağatay edebiyatı ve Çağatay lehçesi, Türk dili ve edebiyatının maalesef unutulmuş, kaybolmuş fakat en zengin bölümlerinden birini oluşturur.
Öncelikle Çağatay kelimesinin etimolojik kökenini incelemek gerekmektedir. Türk-İslam edebiyatının üçüncü dönemi olarak da kabul edilen Çağatay edebiyatı, bu ismi büyük Moğol imparatorluğunun kurucusu Cengiz Han'ın ikinci oğlu olan Çağatay'dan alır. Cengiz Han'ın ölümünden sonra devletin dörde bölündüğü süreç içerisinde bu dört devletten biri Çağatay'ın başına geçtiği hanlık olmuştur. Bugünkü Orta Asya havalisini idare eden hanlık, Çağatay Han'ın ölümünden sonra kendi adı ile anılmaya başlamıştır.
Çağatay Hanlığı'ndan sonra bölgede Timurlular devleti teşekkül etmiştir. Timurlular devletinde de Çağatay kelimesi varlığını korudu. Çağatay adı, ilk başlarda kurulduğu devleti ifade etmekteyken Timurlular döneminde de ''Çağatay ili'', ''Çağatay halkı'' ifadeleri Türkleri işaret etmekteydi. Yine de yazar ve şairler 15 ve 16. yüzyıla kadar Çağatay dili veya lehçesi ifadeleri yerine Türk dili, Türkçe gibi genel ifadeleri kullandılar.
Çağatay edebiyatının en önemli temsilcisi olan büyük Türk şairi Ali Şir Nevai'de Çağatay ifadesi yerine Türkçe veya Türk dili ifadelerine yer vermiştir. Aynı zamanda bu ekolün yine önemli temsilcilerinden olan Ebu'l-gazi Bahadır Han ,  ''Türk dili'' terimlerini kullanmıştır. Bir başka misalde ise Alman bilim adamı Zenker, Çağatay dili için ''Doğu Türkçesi'' ifadesini kullanmıştır.


Çağatay Türk Edebiyatının Altın Kalemi Ali Şir Nevai

Çağatay edebiyatına en parlak dönemini yaşatan Ali Şir Nevai, 1441 yılında Herat'ta doğmuş ve 1501'de yine Herat ilinde vefat etmiştir. Uygur Türklerindendir. Varlıklı bir ailenin çocuğu olmakla beraber Timurlu devletinin o zamanki hükümdarı Sultan Hüseyin Baykara'nın da uzun dönem valiliğini yapmış ve en büyük övgülerine mazhar olmuştur. Böylece Nevai, hem edebi kişiliği hem de devlet adamı kişiliği ile karşımıza çıkar.

Neredeyse her konuda ve her türde Çağatay edebiyatının en zengin, en değerli eserlerini vermiştir. Türkçe'nin içeriğini oluşturma noktasında ve Türk dilinin zenginliği hususunda paha biçilmez eserlerin önemli bir bölümü yine onun eserleri arasında bulunmaktadır.
Yazdığı Türkçe şiirlerini dört ayrı divanda toplamıştır.
Bunlar: Garaibü's Sağir, Nevadirü'ş Şebap, Bedayiü'l Vasat ve Fevaidü'l Kibar'dır. Bir de Farsça divanı bulunmaktadır. Türkçe divanlarının genel adına Hazainü'l Maani denir. Ali Şir Nevai, Türkçe şiirlerinde Nevai, Farsça şiirlerinde ise Fani mahlaslarını kullanmıştır.

Beş mesnevinin bir arada toplandığı yapıtlar hamse adını alır. Bu bağlamda hamse türünün Türk edebiyatındaki ilk örneklerini de Ali Şir Nevai vermiştir: Hayret-ül ebrar, Ferhat u Şirin, Leyla vu Mecnun ile Seb'a-i seyyare ve Sedd-i İskenderi.


Nevai'yi anlamlı kılan bir diğer özelliği de Türk edebiyatının ilk tezkire (biyografi) eserini vermiş olmasıdır. Şairler tezkiresi olan eseri; Mecalisü'n Nefais'tir. Bir diğer tezkiresi ise Nesayimü'l- mahabbe min şemayimi'l fütüvve'dir. Genel olarak kabul gören düşünce; Nevai döneminin Çağatay edebiyatının klasik dönemini temsil etmesidir. İsmini saydığımız eserleri yanında Nevai'nin daha pek çok ve birbirinden kıymetli farklı alanlarda eserleri bulunmaktadır. Dil-edebiyat, din-ahlak ve tarih gibi alanlarda da dev eserleri bulunuyor.

Türk edebiyatının ilk tezkire örneği olan Mecalisü'n Nefais'i sekiz bölüme ayırmıştır. Her bir bölüme meclis adını vermiştir. Nevai, sekizinci meclisi bütünüyle Timurlu devletinin 5. ve o dönem hükümdarı olan, aynı zamanda çocukluğundan beri beraber yetiştiği ve valiliğini yaptığı Sultan Hüseyin Baykara'ya ayırmıştır. Baykara'da tıpkı Nevai gibi edebi yönüyle Çağatay edebiyatının son dönemine damgasını vurmuştur. Hüseyni mahlası ile lirik gazeller yazmıştır. Nevai, onun Türkçeye en çok katkı sağlayan kişilerden biri olduğunu anlatmıştır.

Onun en büyük eserlerinden biri de 1499'da yazdığı Muhakemetü'l Lugateyn'dir. Nevai bu eserinde Türkçe'nin Farsça'dan daha üstün bir dil olduğunu delilleriyle birlikte anlatmıştır. Türkçe'nin Farsça'dan daha geniş kelime dağarcığına sahip olduğunu ispatlamış, bununla birlikte Türkçeyi kullanmayarak sadece Farsçayı kullanan genç şairleri de eleştirmiştir.

Değerli tarih konulu eserleri arasında ise ''Tarih-i Enbiya vü Hükema'' ile ''Tarih-i Müluk ü Acem'' vardır. İlk eserde Hz.Adem'den Hz.Muhammed'e (S.A.V) kadar olan bilgiler ve menkıbeler yer alıyor. Diğerinde ise İran hükümdarlarını dört hanedana ayırarak mitolojik tarihlerinden bahseder.

Ali Şir Nevai, her dönemde karşılık bulmuş bir şairdir. Kanuni Sultan Süleyman Han döneminde ünlü Şikayetname eserinin yazarı Fuzuli'de Nevai'den etkilenmiştir. Bilhassa Yavuz Sultan Selim Han, Nevai hayranı idi. Pek çok Türk şair, Nevai'nin şiirlerine nazireler yapmıştır. Bu nazireler, Tanzimat Dönemi sonrasında bile kendisini göstermiştir. Ziya Paşa, ''Harabat'' adını taşıyan üç ciltlik eserinde, Nevai'nin şiirlerine önemli bir yer ayırmıştır. Daha ismini saymadığımız ve bir o kadar kıymetli olan pek çok eseri mevcuttur.


Çağatay edebiyatının önemli temsilcilerinden biri de hem Cengiz Han'ın hem de Timur'un soyundan gelen Babür Şah'tır. Hindistan'da kendi adıyla andığımız Babür devletinin kurucusu ve ilk hükümdarı olduğu gibi şiirleri ve üstün edebi kişiliği ile de karşımıza çıkar. Babür Name isimli ünlü vakayinamesi de en önemli eserleri arasındadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Türk Uygur Edebiyatı - 2

Türk-Uygur Edebiyatını incelemeye devam ederken, Uygur yazarlarından, şairlerinden ve Uygur halk edebiyatının belki de en güzide yapıtı olan...