10 Aralık 2017 Pazar

Türk-Uygur Edebiyatı

Asırlar ötesinden bu yana yaşantımıza, manevi dünyamıza, devletimize ve sanatımıza, a'dan z'ye her şeyimize ışık tutan, bizim ruh köklerimizin güçlü kaynaklarından olan edebiyatımızı, yine geçmişi ve geleceği itibariyle incelerken onun en muhkem, en milli yapı taşlarını belirlememiz gerekmektedir. Bu anlamda konunun ehli olan kişilerin pek çok tasniflemesi bulunuyor. Biz de bir parça olsa da ışık tutabilmek adına kısa ama öz bir tasniflemede bulunmakta fayda görmekteyiz.

Kadim Türk edebiyatı, yüzyıllar içerisinde geçirdiği etkileşimlerle ve farklı yönleriyle anılmıştır. Bunun en önemli inceleme konuları hiç şüphesiz Türk dili ve kültürünü, aynı zamanda da ruh dünyamızı en iyi şekilde yansıtarak bugüne kadar muhafaza edenlerdir.

Oğuz Kağan Destanı, bu tasnifte Türk edebiyatının en milli yapıtı olarak kabul edilmelidir. Türk milletine, milli kültürüne ve milli edebiyatına asıl yön veren, temelde Oğuz Kağan Destanı olmuştur. Bununla beraber geçmiş dönemde Hakaniye şivesi adı altında incelediğimiz ve Uygur Devleti ile başlayarak günümüze kadar gelen Türk-Uygur Edebiyatı da edebiyatımızı şekillendiren bir diğer önemli ve anlaşılması gereken bölümlerden biridir. Akabinde edebiyatımızın belki de en güçlü kalemi ve de en saf hissiyatına sahip olan Ali Şir Nevai'nin temeline oturttuğu Çağatay Edebiyatı adını verdiğimiz kısım gelir. Son bir tane varsa bu da Osmanlı Devleti'nin var olduğu müddet içerisinde incelediğimiz ve günümüze kadar dünyamıza şekil veren Divan Edebiyatı'dır.

Bu adlar altında sıraladığımız edebi unsurlar veya bölümler, Türk edebiyatının ve onun tüm aleme bakış açısının ana belirleyicisi olmuştur. Bu bağlamda günümüzde unutulmakta olduğunu ve bir takım dış etkenlerin de araya girmesi sebebiyle yok edilmeye çalışılan Uygur Edebiyatı, daima hatırlamamız ve üzerinde çalışmalar yapmamız gereken bölümlerden bir tanesidir.
Uygur Edebiyatı, M.S 742 yılında kurulan Uygur Devleti ile başlayarak ve birçok zorlu süreçten geçerek günümüze kadar ulaşmıştır.

Uygur Edebiyatının da kendi içinde birkaç farklı inceleme alanı bulunuyor. Üç kısma ayrılıyor. İlki, Budist-Maniheist Uygur Edebiyatı dönemi, ikincisi, 15-16. yüzyıllar boyunca seyreden İslami Uygur Edebiyatı dönemi, üçüncüsü ise 20-21. yüzyıl Uygur Edebiyatı dönemidir. Bunun adına Çağdaş Uygur Edebiyatı da denebilir.

İslam öncesi Uygur Edebiyatı dönemi, Bögü Kağan'ın Maniheizm inancını benimsemesi ile başlar. Burada önemli olan bir ayrıntı da halkın bu inancı benimsememiş olmasıdır. Bunu benimseyişi takip eden yıllarda yazılan eserlerin birçoğu dini içerikli edebi eserler olurken, yine ağır basan yönlerinin Maniheist inanç noktasında buna dair içeriklere sahip bulunmalarıdır.

Bu eserleri incelerken kısaca şu şekilde bahsedilebilir:

Huastuanift: Maniheist öğretileri kapsayan bir tövbe ve dua kitabıdır.

Irk Bitig: Göktürk alfabesiyle kaleme alınan Irk Bitig, Fal Kitabı anlamına gelmektedir. İçerisinde inançsal anlamda ifadeler yer alsa da tamamen bir dini eser değildir.

Budist Uygurlarda incelediğimiz eserleri de şu şekilde sıralıyoruz:

Prens Kalyanamkara Papamkara: Uygur döneminin en ünlü öykülerinden biridir. Kansu vilayetinde bulunan bu eserde, iyi yürekli bir şehzadenin bütün canlılara yardım etmek ve canlıların birbirlerini öldürmelerine engel olmak üzere çok değerli bir mücevheri ele geçirmek için çıktığı maceralı yolculuk anlatılır.

Altun Yaruk: 10.yüzyılda yazıldığı tahmine edilen eser, 17.yüzyılda bulunmuştur. Birkaç nüshası bulunan fakat oldukça hacimli olan eser, Budizm'in esaslarını, felsefesini ve Buda'nın menkıbelerini anlatan dini bir eserdir.

Sekiz Yükmek: Sekiz bilgi anlamına gelir. Eserde duyusal uzuvların anlamı ve görevleri Budist bir anlayışla açıklanmış ve bazı inançsal bilgilerle desteklenmiştir.

İslami dönemde bu kimliğe bürünen Uygur Edebiyatı, daha yüksek bir şuur kazanmıştır.
Hace Ahmed Yesevi ve onun Divan-ı Hikmet'i, Edip Ahmed Yükneki'nin Atabet'ul Hakayık'ı, Yusuf Has Hacib'in Kutadgu Bilig'i, Kaşgarlı Mahmud'un Divan-ı Lugat-it Türk'ü hep bu döneme ve gelecek asırlara damga vurarak yön veren İslami dönem Uygur Edebiyatına ait temel eserler olarak edebiyat dünyamızdaki sarsılmaz yerlerini almışlardır.


Çağdaş Uygur Edebiyatının Oluşması ve Gelişmesi

Uzun yıllar boyunca Çin baskısı ve esareti altında yaşayan Doğu Türkistan, 1864 yılında Yakup Han'ın Taşkent'ten Kaşgar'a gelmesiyle birlikte sona erer. Yakup Han, Osmanlı Sultanı ve İslam Halifesi Abdulaziz Han Hazretlerine biat eden ve Doğu Türkistan'a hürriyetini kazandıran bir Han idi. Fakat onun 1877 yılında vefat etmesiyle birlikte tam 33 yıl boyunca devam edecek olan yeni bir baskı ve esaret dönemi başlamıştır.

Çin zulmüne karşı yazılan ve söylenen halk türküleri, şiirleri Çağdaş Uygur Edebiyatının temellerini oluşturmaya başlar. Uygur Türklerinin maruz kaldığı zulümleri anlatan Abdurrahman Han Goca Destanı, Hoten halkı arasında söylenmeye başlar.

“Ġoca tolġan ġezepke “Hoca dolmuş gazapla, Ot çaúniġan közliri; Ateş saçan gözleri. Òançer idi, oú idi Hançerdi kurşundu, Eytúan her bir sözliri: Söylediği sözleri, Ambalda yoú diyanet, Beyde yok diyanet. Barçisida òiyanet; Hepsinde hiyanet, Yurtini tamam úapliġan, Vatanı tamamen kaplayan, Vaba yeÆliġ cinayet, Veba gibi cinayet. BizniÆ elde bolmiġaç Halkımızda olmayınca. Berke, birlik, inayet; Bereket, birlik, inayet, Bėşimizġa çüşüptu Başımıza konmuş, Dehşet úızıl úıyamet, Dehşet kızıl kıyamet. Òoten òarap boluptu, Hoten harap olmuş, Baġri úanġa toluptu. Bağrı kana dolmuş. Aldimizda ikki yol- Önümüzde iki yol, Hayat-mamat turuptu Hayat memat durmuş.''

Çinlilerin baskı ve şiddetleri sonucunda ortaya çıkan halk türkülerinden birisi de Ma Titey'in baskı ve şiddetlerini anlatan halk türküsüdür.

 “Ma Titey atmiş yaşta Ma Titey altmış yaşında Kövrük saldi toúúuz taşúa. Köprü kurdu Dokuztaş’a. Ma TiteyniÆ alviÆi, Ma Titey’in vergisi, Bala boldi başúa. Bela oldu bu başa. Oú sėlipmu atúan taz, Kurşun salıp atan da kel, Oú salmaymu atúan taz, Kurşun salmayıp atan da kel. Úara layni mom úilip, Kara çamuru mum yaparak, Kembeġelge satúan taz. Fakire satan kel. Soòu yoli úumuşluú, Sohu yolu kamışlık, Orġak sėlip orġan yoú. Orak vurup kimse kesmedi. On töt yil şeherni sorap, On dört yıl şehri yöneterek, Ma Titeydek bolġan yoú. Ma Titey gibi hiç kimse olmadı. Ma Titey tulum çışúan, Ma Titey şişman fare, AlvaÆni tola çaçúan. Vergiyi iyice artırdı. Özini yoġan çaçúan, Kendisini büyük görerek, Darġa ėsilip yatúan.”  Darağacına asılarak yattı.”

Çin zulmüne ve zengin Uygur beylerinin baskılarına karşı baş kaldıranlardan biri de Seyit Noçi'dir.

“Bozek úılsa bay-ġocilar Zulmetse zengin beyler, Aciz puúrani, Aciz fukaraya, Úandaú çidap turalaydu, Nasıl dayanır Seyit vicdani. Seyit’in vicdanı. Agah berdi Seyit köp ret Uyardı Seyit çok defa Höküma begke, Hakime, beye, Nezerge hiç almiġanda Nazara hiç alınmadığında Úetildi sepke” Katıldı safa”

Bu halk ozanlarından biri olan Seyit Noçi'nin birçok şiiri vardır. Seyit Noçi ve onun gibi Uygur aydınlarının Çin zulmüne ve zengin beylere karşı açmış oldukları savaşlarla Çağdaş Uygur Edebiyatı oluşmaya başlamıştır.

Doğu Türkistan'da başlayan Ceditçilik (Yeni Hareket) hareketi, beraberinde gazetecilik ve neşriyatçılık faaliyetlerini de doğurmuştur. İlk adım olarak, 1899 yılında aydın ve zengin kişilerin destekleriyle birlikte Matbaa-yı Hurşid (Nur Matbaası) kurulur. Daha sonra 1910 yılında Kaşgar'da Yenihisarlı Nurhacı isimli birisi tarafından Matbaa-yı Nur adlı bir taş matbaa daha kurulur. 1905'te Kaşgar'da kurulan Şivit matbaasında 'Sultan Saltuk Buğra Han' ve 'Dünya Coğrafyası' adlı iki kitap basılır. Bunlarla birlikte gazeteler de kurulmaya başlanır. O dönem, Doğu Türkistan'da kurulan gazetelerin en önemlileri şunlardır:

1- 1911'de Kaşgar'da Kutluk Şevki tarafından kurulan Fikir adlı gazete Uygurca olarak çıkartılır.

2- 1922'de çıkarılan İli Dihkanliri (İli Çiftçileri) gazetesi vardır.

3- 1949'da Çin'in bölgeyi işgaline kadar yayın hayatına devam eden Kaşgar Sincan Gazetesi bulunmaktaydı.

4- 1924'de çıkarılan Sincan Gazetesi, 1939 yılında 'Aksu Halk Gücü' adıyla çıkarılır.

5- Çöçek Haberleri Sincan Gazetesi.

6- İnkılapçı Gençler Gazetesi

Doğu Türkistan'da Ceditçilik hareketinin etkisiyle pek çok dergi de çıkartılır. Bu dergiler arasında en önemlileri olarak şunlar sıralanabilir:

1- Cahangirlikke Karşi Birlik Sep Jurnali ( Emperyalizme Karşı Birlik Dergisi )

2- Helk Birlik Sepi Jurnali ( Halk Birliği Dergisi )

3- Yeni Sican Dergisi

4- Han Tanrı Dergisi

5- Cenubtin Avaz Jurnali ( Güneyden Ses Dergisi )

Çağdaş Uygur Edebiyatının bu gelişim süreci 1949 yılına kadar devam eder. Mao'nun Çin yönetimini ele geçirmesiyle birlikte Doğu Türkistan üzerinde mevcut olan baskı ve zulüm arttılır. Şiir ve romanlarda 'Tanrı Dağı' , 'Tarım Nehri' gibi kelimeler, 'memleketim' , 'vatanım' gibi seslenişler dahi yasaklanır ve edebiyat çok dar bir alanın içine hapsedilir. Neredeyse hiçbir edebi eserin verilemediği bir dönemdir. Bu gibi sebeplerle birçok şair ve yazar, milliyetçi denilerek çeşitli cezalara çarptırılmıştır. Bu dönemde Çağdaş Uygur Edebiyatı hiçbir gelişim gösteremediği gibi çağın da çok gerisinde kalmıştır. Ancak Mao'nun ölümüyle birlikte bu baskılar biraz daha hafiflemiştir.

Günümüze kadar gelen süreç içerisinde Çağdaş Uygur Edebiyatı bir duraklayarak, bir gelişerek devam etmiştir. Bazı dönemlerde ağır baskılar arttıkça tekrar zayıflamış, bazı dönemlerde biraz daha canlanma fırsatı bulmuştur.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Türk Uygur Edebiyatı - 2

Türk-Uygur Edebiyatını incelemeye devam ederken, Uygur yazarlarından, şairlerinden ve Uygur halk edebiyatının belki de en güzide yapıtı olan...