10 Aralık 2017 Pazar

Türk Uygur Edebiyatı - 2

Türk-Uygur Edebiyatını incelemeye devam ederken, Uygur yazarlarından, şairlerinden ve Uygur halk edebiyatının belki de en güzide yapıtı olan On İki Makam'dan söz edilmesi gerekiyor.
Şiirlerinde sanatsal bir üslupla işlenmiş dizeleri okurken, öte yandan asırlara ve geleceğe yön verebilecek nitelikteki dev hacimli Uygur romanlarının ne kadar fevkalade edebi eserler olduğu açıkça görülebilmektedir.

Kızıl Çin Karşısında Uygur Şiiri

Uygur şiirlerinde akla ilk gelen şairlerden birisi, milleti için büyük bir mücadele vermiş olan Abdulhaluk Uygur'dur. Onun, Uygur şiirinde kesinlikle önemli bir yeri vardır.
1921 yılında Turfan şehrinde doğan Abdulhaluk Uygur, halkını teşkilatlandırarak mücadelesine yaşamı boyunca devam eder. Bunun karşısında Abdulhaluk Uygur, dönemin Kuomintang yönetimi (Milliyetçi Çin) tarafından 13 Mart 1933 yılında idam edilmek suretiyle şehit edilir.
8 yaşından beri şiir yazmakta olan Abdulhaluk Uygur'un günümüze ulaşan 200 tane şiiri vardır. Şehit edildiğinde ise henüz 28 yaşında bir genç idi.
Şair bize Gezep ve Zar (Öfke ve Çığlık) isimli şiirinde şöyle sesleniyordu:

Ey pėlek dehşetiÆdin intiha bizarmen,
İzlerim köp, tapmidim bir derdime hiç darman.

Ata-bovamdin miras kona kiselniÆ derdide,
Gah ölüp, gah tirilip köptin beri avarmen.

Bir purap ölsem ne arman beġim bahari gülini,
Her seher gül işúida bulbulġa oòşaş zarimen.

Penge maÆsaú köz ėçip kapir-cedit dep úarġişur,
Bu hamaúet devride ateş bolup yanarmen.

Çöl-cezire, deştu-sehra içide úaldim ne ilac,
Ah, úaçan bir yol tėpip úoşulay úatarmen.

Suġa teşna bu çöl, bipayan munbet yeri,
Misli derya tapmay ėkiş úaynam bolup yanarmen.

Oyġinip ketti cahan meġribi- meşriú tamam,
Men tihi süt uyúuda çüş körüp yaterimen.

Başúılar kökte uçup, suda üzüp ketti yiraú,
Men misal yalaÆyaú dessep tiken maÆarmen.

İlim-pendin yoú òever, basti ġeplet òevp-òeter,
Halimiz úuldin beter, úandaú çidap turarmen?


Ey felek senin dehşetinden çok öfkeliyim,
Çok aradım bulamadım derdime derman.

Ata babamdan miras kalan eski hastalığın derdinde,
Kah ölüp kah dirilip çoktan beri avareyim.

Bir koklayıp ölürsem bağın bahar gülünü başka arzum yok,
Her sabah gül sevdasında bülbül gibi aşığım.

Bilime yönelsek uyanıp kafir “cedit” diye beddua ederler,
Bu cahil devrinde ateş olup yanıyorum.

Çöl cezire, deşti sahra içinde kaldım ne çare,
Ah ne zaman bir yol bulup kervana katılacağım.

Suya hasret bu çöl, sonsuz verimli toprağı,
Misli nehir bulmadan akarak kızgın bir şekilde yanarım.

Uyandı dünya gün çıkan yerden gün batan yere kadar,
Hala ben süt uykusunda rüya görerek uyuyorum.

Başkaları gökte uçup, suda yüzerek uzaklara gitti,
Mesela ben yalın ayak dikene basarak yürüyorum.

Bilimden ilimden hiç haber yok, bastı gaflet tehlike,
Halimiz köleden beter nasıl dayanarak dururum.

Çağdaş dönemin diğer isimleri arasında şunlar gelmektedir:

1- Armiya Nimşehit.
1906 yılında doğan şair, 22 Ağustos 1972 yılında vefat eder. Şiirlerinde daha çok klasik bir ülsup bulunuyordu.
Seğindim (Özledim) adlı şiirinde;

''Sėġindimmen, sėġindimmen, sėġindim,
Veten sėni teşna bolup sėġindim.
MihriÆ tolġan yürekimdin sėġindim,
Dolúunliġan kökrekimdin sėġindim.

Özledim ben özledim, özledim,
Vatan seni hasretle özledim.
Sevginin dolduğu canı gönülden özledim,
Coşan bağrımdan özledim.'' diyordu.

1913'te Kaşgar'da dünyaya gelen Ahmet Ziyati, yine 1913'te Kaşgar'da doğan Abdulaziz Mehsum, Lutpulla Mutellip, Elkem Ehtem, Zunun Kadiri, Tayipcan Ali, Turgun Almas, Abdurrahim Ötkür, diğer Uygur şair ve yazarların en önemlileridir. Bunlardan Nimşehit, Çinliler tarafından gönderildiği sürgünde aç ve susuz bırakılarak, Mutellip ise 1922'de idam edilerek şehit şairlerden olmuşlardır.


Türk-Uygur Edebiyatında Roman

Uygur edebiyatında şiirin yerinin büyük ve önemli olduğu kadar romanların da önemli bir yeri bulunmaktadır. Bugüne kadar yazılan romanlarda en çok görülen tür tarihi romanlardır. Daha çok Çin zulmü karşısında milli kimliklerini korumaya yönelik yazdıkları romanlar, belirli maksatlar taşımaktadır.
Uygur edebiyatına ait olan romanların hepsi dev hacimli eserlerdir. Genellikle çoğu 450 sayfanın üzerindedir. 1008 sayfalık Satuk Buğra Han romanı en hacimli olanıdır. Romanlarda modern üsluptan ziyade geleneksel anlatımın, üslubun tercih edildiği görülmektedir.
Başlıca romanlar arasında şunlar sıralanabilir:

1- Satuk Buğra Han (Seyfettin Azizi)

2- İz (Abdurrahim Ötkür)

3- Uyanan Topraklar (Abdurrahim Ötkür)

4- Abdulkadir Damolla Hakkında Kıssa (Hevir Timur)

5- Erken Uyanan Adam (Hevir Timur)

6- İşte O Günlerde (Abdulsattar Hamidin)

7- Ahiretten Gelenler (Turdı Samsak)

8- Iskalayan Kurşun (Abdullah Talip)

9- Unutulanlar (Ahet Turdı)

Satuk Buğra Han romanında, onun öncülüğünde Uygurların İslamiyeti kabulü anlatılır. Ötkür'ün İz romanında ise Timur Halife liderliğindeki Kumul ihtilali anlatılır. Erken Uyanan Adam romanında özet şeklinde verilir. Mehmet Emin Tohti'nin 'Kanlı Topraklar' romanında da anlatılan bir olaydır.
Uygur Türkleri 1760 yılından beri 97 defa silaha sarılarak Çin hakimiyetine karşı ayaklanmıştır. Bu durum Çinlilerde '' Doğu Türkistan'da her üç senede bir küçük, her otuz senede bir büyük ayaklanma olur '' sözünün bir atasözü haline gelmesine neden olur.

1913 yılında Kumul'da başlayan 'Timur Halife Ayaklanması' Doğu Türkistan'da üç yıl boyunca devam etmiş  ve Timur Halife'nin kahramanlık öyküleri İz romanına konu olmuştur.

Abdurrahim Ötkür'ün diğer romanı olan 'Uyanan Topraklar' İz romanının devamı olan bir kitaptır. Hoca Niyaz Hacı öncülüğündeki ikinci Kumul ihtilali (1928-1942) Uyanan Topraklar romanının konusudur. 12 Kasım 1933'teki Doğu Türkistan'ın kuruluşu ve yıkılışı anlatılmıştır.
Ahiretten Gelenler, Iskalayan Kurşun, İşte O Günlerde ve Unutulanlar adlı romanlarda ise 12 Kasım 1944'de kurulan ikinci Doğu Türkistan Cumhuriyetinin hazırlık dönemi, kuruluşu ve yıkılışı ele alınmıştır.

Çin'de Mao öncülüğünde başlatılan Kültür Devrimi döneminde de Uygurların çektikleri sıkıntıları, maruz kaldıkları zulümleri anlatan pek çok roman bulunmaktadır. Bunlardan biri Mehmet Emin Tohti'nin 'Tanrı'nın Hükmü' romanıdır. Kültür Devrimi'nde yaşanan bir aile dramı konu edinilmiştir. Bir diğer roman da yine Mehmet Emin Tohti'nin yazdığı Yarışçılar Hakkında Kıssa'dır. Bu eserde köy insanlarının yaşadıkları zorluklar anlatılmıştır.

 
Uygur On İki Makamı Ve Edebiyatı

Uygurların Türk kültürüne hediye ettiği en önemli eserlerden biri de On İki Makam'dır. On İki Makam, Uygur Türklerinin mutluluklarını, üzüntülerini, haksızlık ve zulüm karşısındaki gazap ve nefretlerini, geleceğe olan inanç ve umutlarını yansıtır. Başta Ali Şir Nevai olmak üzere Lutfi, Fuzuli gibi şairlerin şiirleriyle bütünlük oluşturan On İki Makam, klasik edebiyat ve halk edebiyatı ile yakından ilgilidir.

On İki Makam'ın kendi has terimleri vardır. Bunların büyük kısmı Arapça ve Farsça kökenli kelimelerden gelmektedir. Bazı terimler ise kelimelerin değiştirilmiş halleridir.

1- Rak Makamı
2- Çebeyyat Makamı
3- Müşavirek Makamı
4- Çehargah Makamı
5- Pencigah Makamı
6- Özhal Makamı
7- Acem Makamı
8- Uşşak Makamı
9- Bayat Makamı
10- Neva Makamı
11- Segah Makamı
12- Irak Makamı




Türk-Uygur Edebiyatı

Asırlar ötesinden bu yana yaşantımıza, manevi dünyamıza, devletimize ve sanatımıza, a'dan z'ye her şeyimize ışık tutan, bizim ruh köklerimizin güçlü kaynaklarından olan edebiyatımızı, yine geçmişi ve geleceği itibariyle incelerken onun en muhkem, en milli yapı taşlarını belirlememiz gerekmektedir. Bu anlamda konunun ehli olan kişilerin pek çok tasniflemesi bulunuyor. Biz de bir parça olsa da ışık tutabilmek adına kısa ama öz bir tasniflemede bulunmakta fayda görmekteyiz.

Kadim Türk edebiyatı, yüzyıllar içerisinde geçirdiği etkileşimlerle ve farklı yönleriyle anılmıştır. Bunun en önemli inceleme konuları hiç şüphesiz Türk dili ve kültürünü, aynı zamanda da ruh dünyamızı en iyi şekilde yansıtarak bugüne kadar muhafaza edenlerdir.

Oğuz Kağan Destanı, bu tasnifte Türk edebiyatının en milli yapıtı olarak kabul edilmelidir. Türk milletine, milli kültürüne ve milli edebiyatına asıl yön veren, temelde Oğuz Kağan Destanı olmuştur. Bununla beraber geçmiş dönemde Hakaniye şivesi adı altında incelediğimiz ve Uygur Devleti ile başlayarak günümüze kadar gelen Türk-Uygur Edebiyatı da edebiyatımızı şekillendiren bir diğer önemli ve anlaşılması gereken bölümlerden biridir. Akabinde edebiyatımızın belki de en güçlü kalemi ve de en saf hissiyatına sahip olan Ali Şir Nevai'nin temeline oturttuğu Çağatay Edebiyatı adını verdiğimiz kısım gelir. Son bir tane varsa bu da Osmanlı Devleti'nin var olduğu müddet içerisinde incelediğimiz ve günümüze kadar dünyamıza şekil veren Divan Edebiyatı'dır.

Bu adlar altında sıraladığımız edebi unsurlar veya bölümler, Türk edebiyatının ve onun tüm aleme bakış açısının ana belirleyicisi olmuştur. Bu bağlamda günümüzde unutulmakta olduğunu ve bir takım dış etkenlerin de araya girmesi sebebiyle yok edilmeye çalışılan Uygur Edebiyatı, daima hatırlamamız ve üzerinde çalışmalar yapmamız gereken bölümlerden bir tanesidir.
Uygur Edebiyatı, M.S 742 yılında kurulan Uygur Devleti ile başlayarak ve birçok zorlu süreçten geçerek günümüze kadar ulaşmıştır.

Uygur Edebiyatının da kendi içinde birkaç farklı inceleme alanı bulunuyor. Üç kısma ayrılıyor. İlki, Budist-Maniheist Uygur Edebiyatı dönemi, ikincisi, 15-16. yüzyıllar boyunca seyreden İslami Uygur Edebiyatı dönemi, üçüncüsü ise 20-21. yüzyıl Uygur Edebiyatı dönemidir. Bunun adına Çağdaş Uygur Edebiyatı da denebilir.

İslam öncesi Uygur Edebiyatı dönemi, Bögü Kağan'ın Maniheizm inancını benimsemesi ile başlar. Burada önemli olan bir ayrıntı da halkın bu inancı benimsememiş olmasıdır. Bunu benimseyişi takip eden yıllarda yazılan eserlerin birçoğu dini içerikli edebi eserler olurken, yine ağır basan yönlerinin Maniheist inanç noktasında buna dair içeriklere sahip bulunmalarıdır.

Bu eserleri incelerken kısaca şu şekilde bahsedilebilir:

Huastuanift: Maniheist öğretileri kapsayan bir tövbe ve dua kitabıdır.

Irk Bitig: Göktürk alfabesiyle kaleme alınan Irk Bitig, Fal Kitabı anlamına gelmektedir. İçerisinde inançsal anlamda ifadeler yer alsa da tamamen bir dini eser değildir.

Budist Uygurlarda incelediğimiz eserleri de şu şekilde sıralıyoruz:

Prens Kalyanamkara Papamkara: Uygur döneminin en ünlü öykülerinden biridir. Kansu vilayetinde bulunan bu eserde, iyi yürekli bir şehzadenin bütün canlılara yardım etmek ve canlıların birbirlerini öldürmelerine engel olmak üzere çok değerli bir mücevheri ele geçirmek için çıktığı maceralı yolculuk anlatılır.

Altun Yaruk: 10.yüzyılda yazıldığı tahmine edilen eser, 17.yüzyılda bulunmuştur. Birkaç nüshası bulunan fakat oldukça hacimli olan eser, Budizm'in esaslarını, felsefesini ve Buda'nın menkıbelerini anlatan dini bir eserdir.

Sekiz Yükmek: Sekiz bilgi anlamına gelir. Eserde duyusal uzuvların anlamı ve görevleri Budist bir anlayışla açıklanmış ve bazı inançsal bilgilerle desteklenmiştir.

İslami dönemde bu kimliğe bürünen Uygur Edebiyatı, daha yüksek bir şuur kazanmıştır.
Hace Ahmed Yesevi ve onun Divan-ı Hikmet'i, Edip Ahmed Yükneki'nin Atabet'ul Hakayık'ı, Yusuf Has Hacib'in Kutadgu Bilig'i, Kaşgarlı Mahmud'un Divan-ı Lugat-it Türk'ü hep bu döneme ve gelecek asırlara damga vurarak yön veren İslami dönem Uygur Edebiyatına ait temel eserler olarak edebiyat dünyamızdaki sarsılmaz yerlerini almışlardır.


Çağdaş Uygur Edebiyatının Oluşması ve Gelişmesi

Uzun yıllar boyunca Çin baskısı ve esareti altında yaşayan Doğu Türkistan, 1864 yılında Yakup Han'ın Taşkent'ten Kaşgar'a gelmesiyle birlikte sona erer. Yakup Han, Osmanlı Sultanı ve İslam Halifesi Abdulaziz Han Hazretlerine biat eden ve Doğu Türkistan'a hürriyetini kazandıran bir Han idi. Fakat onun 1877 yılında vefat etmesiyle birlikte tam 33 yıl boyunca devam edecek olan yeni bir baskı ve esaret dönemi başlamıştır.

Çin zulmüne karşı yazılan ve söylenen halk türküleri, şiirleri Çağdaş Uygur Edebiyatının temellerini oluşturmaya başlar. Uygur Türklerinin maruz kaldığı zulümleri anlatan Abdurrahman Han Goca Destanı, Hoten halkı arasında söylenmeye başlar.

“Ġoca tolġan ġezepke “Hoca dolmuş gazapla, Ot çaúniġan közliri; Ateş saçan gözleri. Òançer idi, oú idi Hançerdi kurşundu, Eytúan her bir sözliri: Söylediği sözleri, Ambalda yoú diyanet, Beyde yok diyanet. Barçisida òiyanet; Hepsinde hiyanet, Yurtini tamam úapliġan, Vatanı tamamen kaplayan, Vaba yeÆliġ cinayet, Veba gibi cinayet. BizniÆ elde bolmiġaç Halkımızda olmayınca. Berke, birlik, inayet; Bereket, birlik, inayet, Bėşimizġa çüşüptu Başımıza konmuş, Dehşet úızıl úıyamet, Dehşet kızıl kıyamet. Òoten òarap boluptu, Hoten harap olmuş, Baġri úanġa toluptu. Bağrı kana dolmuş. Aldimizda ikki yol- Önümüzde iki yol, Hayat-mamat turuptu Hayat memat durmuş.''

Çinlilerin baskı ve şiddetleri sonucunda ortaya çıkan halk türkülerinden birisi de Ma Titey'in baskı ve şiddetlerini anlatan halk türküsüdür.

 “Ma Titey atmiş yaşta Ma Titey altmış yaşında Kövrük saldi toúúuz taşúa. Köprü kurdu Dokuztaş’a. Ma TiteyniÆ alviÆi, Ma Titey’in vergisi, Bala boldi başúa. Bela oldu bu başa. Oú sėlipmu atúan taz, Kurşun salıp atan da kel, Oú salmaymu atúan taz, Kurşun salmayıp atan da kel. Úara layni mom úilip, Kara çamuru mum yaparak, Kembeġelge satúan taz. Fakire satan kel. Soòu yoli úumuşluú, Sohu yolu kamışlık, Orġak sėlip orġan yoú. Orak vurup kimse kesmedi. On töt yil şeherni sorap, On dört yıl şehri yöneterek, Ma Titeydek bolġan yoú. Ma Titey gibi hiç kimse olmadı. Ma Titey tulum çışúan, Ma Titey şişman fare, AlvaÆni tola çaçúan. Vergiyi iyice artırdı. Özini yoġan çaçúan, Kendisini büyük görerek, Darġa ėsilip yatúan.”  Darağacına asılarak yattı.”

Çin zulmüne ve zengin Uygur beylerinin baskılarına karşı baş kaldıranlardan biri de Seyit Noçi'dir.

“Bozek úılsa bay-ġocilar Zulmetse zengin beyler, Aciz puúrani, Aciz fukaraya, Úandaú çidap turalaydu, Nasıl dayanır Seyit vicdani. Seyit’in vicdanı. Agah berdi Seyit köp ret Uyardı Seyit çok defa Höküma begke, Hakime, beye, Nezerge hiç almiġanda Nazara hiç alınmadığında Úetildi sepke” Katıldı safa”

Bu halk ozanlarından biri olan Seyit Noçi'nin birçok şiiri vardır. Seyit Noçi ve onun gibi Uygur aydınlarının Çin zulmüne ve zengin beylere karşı açmış oldukları savaşlarla Çağdaş Uygur Edebiyatı oluşmaya başlamıştır.

Doğu Türkistan'da başlayan Ceditçilik (Yeni Hareket) hareketi, beraberinde gazetecilik ve neşriyatçılık faaliyetlerini de doğurmuştur. İlk adım olarak, 1899 yılında aydın ve zengin kişilerin destekleriyle birlikte Matbaa-yı Hurşid (Nur Matbaası) kurulur. Daha sonra 1910 yılında Kaşgar'da Yenihisarlı Nurhacı isimli birisi tarafından Matbaa-yı Nur adlı bir taş matbaa daha kurulur. 1905'te Kaşgar'da kurulan Şivit matbaasında 'Sultan Saltuk Buğra Han' ve 'Dünya Coğrafyası' adlı iki kitap basılır. Bunlarla birlikte gazeteler de kurulmaya başlanır. O dönem, Doğu Türkistan'da kurulan gazetelerin en önemlileri şunlardır:

1- 1911'de Kaşgar'da Kutluk Şevki tarafından kurulan Fikir adlı gazete Uygurca olarak çıkartılır.

2- 1922'de çıkarılan İli Dihkanliri (İli Çiftçileri) gazetesi vardır.

3- 1949'da Çin'in bölgeyi işgaline kadar yayın hayatına devam eden Kaşgar Sincan Gazetesi bulunmaktaydı.

4- 1924'de çıkarılan Sincan Gazetesi, 1939 yılında 'Aksu Halk Gücü' adıyla çıkarılır.

5- Çöçek Haberleri Sincan Gazetesi.

6- İnkılapçı Gençler Gazetesi

Doğu Türkistan'da Ceditçilik hareketinin etkisiyle pek çok dergi de çıkartılır. Bu dergiler arasında en önemlileri olarak şunlar sıralanabilir:

1- Cahangirlikke Karşi Birlik Sep Jurnali ( Emperyalizme Karşı Birlik Dergisi )

2- Helk Birlik Sepi Jurnali ( Halk Birliği Dergisi )

3- Yeni Sican Dergisi

4- Han Tanrı Dergisi

5- Cenubtin Avaz Jurnali ( Güneyden Ses Dergisi )

Çağdaş Uygur Edebiyatının bu gelişim süreci 1949 yılına kadar devam eder. Mao'nun Çin yönetimini ele geçirmesiyle birlikte Doğu Türkistan üzerinde mevcut olan baskı ve zulüm arttılır. Şiir ve romanlarda 'Tanrı Dağı' , 'Tarım Nehri' gibi kelimeler, 'memleketim' , 'vatanım' gibi seslenişler dahi yasaklanır ve edebiyat çok dar bir alanın içine hapsedilir. Neredeyse hiçbir edebi eserin verilemediği bir dönemdir. Bu gibi sebeplerle birçok şair ve yazar, milliyetçi denilerek çeşitli cezalara çarptırılmıştır. Bu dönemde Çağdaş Uygur Edebiyatı hiçbir gelişim gösteremediği gibi çağın da çok gerisinde kalmıştır. Ancak Mao'nun ölümüyle birlikte bu baskılar biraz daha hafiflemiştir.

Günümüze kadar gelen süreç içerisinde Çağdaş Uygur Edebiyatı bir duraklayarak, bir gelişerek devam etmiştir. Bazı dönemlerde ağır baskılar arttıkça tekrar zayıflamış, bazı dönemlerde biraz daha canlanma fırsatı bulmuştur.


Türk Uygur Edebiyatı - 2

Türk-Uygur Edebiyatını incelemeye devam ederken, Uygur yazarlarından, şairlerinden ve Uygur halk edebiyatının belki de en güzide yapıtı olan...