30 Eylül 2017 Cumartesi

Türk-İran Edebiyatına Giriş

Edebiyat, sadece edebi eserler ve şiirler içerisinde işlenecek, değerlendirilecek bir konu değildir. Edebiyat kendi içinde tarihini ve bunun araştırmalarını barındıran, kimi zaman da eski yüzyıllara kaynaklık eden, aynı zamanda tarihsel olay hatta olgulara ışık tutan önemli bir ilimin adıdır.

Tarihsel olay ve olgular öncülüğünde İran-Turan (Türk) ilişkileri incelenirken edebiyata, edebi eser ve bunların yazar ve şairlerine başlıca vazifeler düşmüştür. Onlar da bu vazifeleri doğru veya yanlış şekilde üstlenerek yerine getirmişlerdir.

Türk-İran ilişkileri incelenirken bunun elbette edebiyata dair yönleri de ele alınmıştır. Başladığı tarihten beri sürekli çekişmelere ve savaşlara konu olan Türk-İran ilişkilerinde aynı çekişmeler edebiyat sahasında da görülmüş, buna göre pek çok eser kaleme alınmıştır. Her iki ulusun da milli şuurlarının eserler üzerinde kuvvetli etkisi görülmekle birlikte bazı kaynaklarda aşırı duyguların yön verdiği tutumlarla tarafsız bakış açılarının kaybedildiği de anlaşılıyor.

Türk-İran ilişkilerinin M.Ö VI-VII. yüzyıllarda resmen başladığını incelerken başlangıç döneminde de iki ulus arasında çeşitli savaş sahnelerine tarih şahitlik etmiştir. İran edebiyatının ilk yazılı eseri kabul ettiğimiz Avesta bunun bir örneğini oluşturur. Avesta kitabının yazarı olan Zerdüşt bazı kaynaklarda İranlı bir düşünür bazılarında ise peygamber olarak anlatılır. Buna göre Avesta'nın da dini kitap olduğu söylenmiştir. Fakat peygamberliğini teyit edecek hiçbir bilgi bulunmayışı ve Zerdüştlüğün çift tanrılı bir inanç sistemi olması ile batıl bir anlatıma sahip bulunması, Zerdüşt'ün İranlı bir düşünür, Avesta'nın da İran'ın ilk yazma eserlerinden biri olduğunun kabul edilmesini sağlar. İran'ın önemli edebi eserlerinde aşırı kavmiyetçi duygu ve yönelimlerinden kaynaklandığı düşünülen öznel ifadelere rastlanmaktadır. Bunun ilk örneğini yine ilk eser olarak tanımlanan Avesta'da görürüz.
Türkleri ve Türk yurtlarını Turan kavimleri ve Turan ülkesi olarak adlandıran İranlı Zerdüşt, Avesta kitabında buna bir örnek verir; ''Ben her şeyi bilen Tanrı, köpeği öyle düzenledim ki düşman Turan halkının yüzüne coşkulu bir şekilde dikkat etsin.''

İran edebiyatının en önemli eseri olarak kabul edebileceğimiz Şehname isimli eserde İranlı şair Firdevsi söz ettiğimiz pek çok noktada günümüze ulaşan bilgi ve örnekler sunmuştur. İran edebiyatının, özellikle İran dilinin en çok gelişme gösterdiği zaman olarak bilinen Gazneliler döneminde Sultan Mahmut'un isteği üzerine Firdevsi tarafından kaleme alınmıştır. 60 bin beyitten oluşan Şehname'nin Türkler ile ilgili bütün bahislerinde olumsuz ifadeler içermesi sebebiyle Firdevsi, Sultan Mahmut'un övgü ve taltiflerine sahip olamamış, eseri de onun tarafından teveccüh görmemiştir. Türk devleti Gazneliler dönemine dair İran kültür ve edebiyatı ile ilgili yaşanan kültürel etkileşimler ve Firdevsi'nin Şehnamesi başka bir başlık altında etraflıca ele alınacak kadar önemlidir. Bu dönemde Gazneliler Fars dili ve edebiyatı ile kuvvetli bir etkileşim yaşamıştır. Sultan Mahmut ünlü İranlı şairleri sarayında toplayarak onlardan Türkler hakkında şiir yazmalarını istemiştir. Rudeki, Unsuri, Ferruhi ve Minuçihri gibi o dönemin en güzide İranlı şairleri bu yönde eserler bırakmıştır.

Bilinen ilk Türk-İran ilişkilerine konu olan, aynı zamanda Divan-ı Lugat'ıt Türk eserinde sagusu yer alan ve İran kaynaklarında Efrasiyab olarak ismi geçen Alp Er Tunga destanı hakkında sürekli eleştirel ve yerici ifadeler kullanılmasının bu önemli eserin bazı kısımları hakkında doğruluk değerlerini etkilediği görülmüştür.

Şehname daha çok Fars milliyetçiliği üzerine yazıldığı için, Firdevsi diğer komşu ulusları da İran'a bağlı ya da İranlıların soyundan gelmiş gibi gösterme eğilimindedir.

Türk-İran ilişkileri tarih boyunca çeşitli savaşlara sahne olsa da birbirlerinin dil, edebiyat ve şiir üsluplarından son derece etkilenmişlerdir. Dilsel etkileşimler de ayrı bir inceleme konumuz olacaktır. Bununla beraber etkileşimin en kuvvetli izlerini Anadolu Selçuklu devletinin sultanlarında görmekteyiz.
Bazıları Keyhüsrev,Keykavus ve Keykubad isimlerini hükümdarlık sıfatı olarak kullanmıştır. Bu isimler yine Firdevsi'nin Şehnamesi'nde bahsettiği İrani karakterler ve hükümdarların adlarıdır.

Türk-İran edebiyatı arasındaki çekişmeye önemli Türk şairlerinden Ali Şir Nevai'nin yazmış olduğu Muhakemet'ul Lugateyn isimli eserde de rastlamaktayız. Nevai bu eserinde Türkçe'nin Farsça'dan üstün bir dil olduğunu ispat etmeye çalışmıştır. 
Gerçekten söz ettiğimiz şuurun karşılıklı olarak iki ulusun edebiyatlarına yansıdığını irdeledikçe görüyoruz.
Türk edebiyatının bilinen destanlarından Köroğlu Destanı'nda da Türk-İran mücadelelerinden kaynaklanan milli duyguların yansıtılması söz konusu olmuştur.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Türk Uygur Edebiyatı - 2

Türk-Uygur Edebiyatını incelemeye devam ederken, Uygur yazarlarından, şairlerinden ve Uygur halk edebiyatının belki de en güzide yapıtı olan...